sinemafilm.netAmsterdamAmsterdamAmsterdamAmsterdamAmsterdam

 

AMSTERDAM

 

Yönetmen: David O. Russell

Görüntü Yönetmeni: Emmanuel Lubezki

Senaryo: David O. Russell

Oyuncular: Christian Bale, Margot Robbie, John David Washington, Alessandro Nivola, Andrea Riseborough, Anya Taylor-Joy, Chris Rock, Matthias Schoenaerts, Michael Shannon, Mike Myers, Taylor Swift, Zoe Saldaña, Rami Malek, Robert De Niro

Müzik: Daniel Pemberton

Yapımcılar: Arnon Milchan, Matthew Budman, Anthony Katagas, David O. Russell, Christian Bale

Yapım Yılı ve Süre: 2022/134 dk.

Geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran en önemli olayların başında kuşkusuz büyük can kayıpları ve yıkıma yol açmış iki dünya savaşı gelir. Yönetmen David O. Russell usta işi bir yapımla bizleri 20'li ve 30'lu yıllara götürüyor ve İkinci Dünya savaşı öncesi dönemde geçen ve üç arkadaşın sarsılmaz dostluğu bağlamında Amerikan tarihine de kısaca iliştirilen bir cinayet ve vatanseverlik öyküsünü bizlere kendi sinema üslubuyla aktarıyor.

Her ne kadar öne çıkarılmasa da iki Dünya Savaşı arasındaki dönemde Birleşik Devletler ve Almanya arasında gelişen ekonomik ilişkiler ve özellikle Amerika'da ki 'Büyük Buhran' yılları ve Birinci Dünya Savaşından ezilerek çıkmış ve Versailles antlaşmasıyla askeri, toplumsal ve ekonomik bir çöküş yaşayan Almanya'nın tekrar toparlanması ve Nasyonel Sosyalizm adı verilen Nazi rejimi ve Adolf Hitler önderliğinde yeni bir savaşa hazırlanması tarihsel olarak dikkatle incelenmesi gereken bir dönemi işaret eder. Birinci savaş sonrası Alman sağının öne çıkan politikacılarından olan Dietrich Eckart, geleceğin diktatörünün en önemli erken dönem akıl hocalarından birisi olarak Adolf Hitler'in kişiliğini yaratmada etkili olurken, tartışmalı "Hitler Efsanesi" nin ilk propagandacılarından olmuştur. Ancak bu iki ayrı kişiliğin İlişkileri sadece politik değildir ve iki adam arasında güçlü bir duygusal ve entelektüel bağ vardır. Münih birahanelerinde attığı ateşli nutuklarla kitleleri etkileyen bu sıradan sokak ressamı ve Birinci Dünya savaşını siperlerde yaşamış eski onbaşıyı keşfederek 1918'deki yanlış devrimin aksine, gerçek bir Alman devriminin temeli olarak "ruhsuz Yahudiliğin" üstesinden gelmek gerektiği felsefesini Hitler'e aşılayan Eckart'tır. Adolf Hitler, Eckart hakkında yazarken veya konuşurken, Eckart'ın onun öğretmeni, akıl hocası ve Nazizmin ruhani kurucu ortağı olduğunu kabul etmiştir. Hitler ve Eckart'ın sanata ve politikaya olan ilgileri de dahil olmak üzere pek çok ortak noktası vardı ve her ikisi de kendilerini öncelikle sanatçı olarak görüyorlardı. Bu iki ayrı depresif kişilik, Nazizm ateşini başarıyla tutuşturmuş, ancak bu ateş vaatlerin aksine Almanya'yı baştan sona tutuşturarak yıllarca büyük acılar çekilmesine neden olmuştur. Ayrıca, ilk etkilerinin Yahudi sorunu olduğu, her ikisinin de hakkında konuşmamayı tercih ettiği bir gerçekti. Hitler'den farklı olarak Eckart, Yahudilerin ayrı bir ırk olduğuna inanmasa da, ikisi bir araya geldiğinde, Hitler'in hedefi "Yahudilerin tamamen ortadan kaldırılması" olurken Eckart, tüm Yahudilerin bir trene bindirilmesi gerektiği fikrini ifade etmiştir. Ayrıca, Alman bir kadınla evlenen herhangi bir Yahudinin üç yıl hapis cezasına çarptırılması ve bu suçu tekrarlaması halinde idam edilmesi gerektiğini de savunmuştur. Bir paradoks olarak Eckart, insanlığın varlığının Aryanlar ve Yahudiler arasındaki antiteze bağlı olduğuna, birinin diğeri olmadan var olamayacağına inanıyordu. Eckart 1919'da "Yahudi halkı ölürse, bunun tüm zamanların sonu" olacağını yazmıştır. Eckart, Hitler'in Münih sanat ortamına girmesini sağlamış, Hitler'i ressam Max Zaeper ve benzer fikirlere sahip Yahudi karşıtı sanatçılar ve fotoğrafçı Heinrich Hoffmann ile tanıştırmıştır. Alfred Rosenberg'i Hitler ile tanıştıran da Eckart'dır. 1920 ile 1923 arasında Eckart ve Rosenberg, Hitler ve partinin hizmetinde oldular. Rosenberg aracılığıyla Hitler, Rosenberg'in ilham kaynağı olan Houston Stewart Chamberlain'in yazılarıyla tanıştı. Hem Rosenberg hem de Eckart, Rusya konusunda Hitler üzerinde etkili oldu. Eckart, Rusya'yı Almanya'nın doğal müttefiki olarak görmüş ve 1919'da "Alman siyasetinin Bolşevik rejimin ortadan kaldırılmasının ardından yeni bir Rusya ile ittifaka girmekten başka çaresi yoktur" diye yazmıştır. Almanya'nın Bolşevikleri kastettiği "mevcut Yahudi rejimine" karşı mücadelesinde Rus halkını desteklemesi gerektiğini kuvvetle savunur. Rosenberg ayrıca Hitler'e bu doğrultuda danışmanlık yaptı ve iki adam, daha sonra Max Erwin von Scheubner-Richter tarafından pratik hale getirilen Doğu politikasının entelektüel temelini atmışlardır.

Amacımız tarih dersi vermek olmasa da, Yönetmen David O. Russell, başarılı oyuncular Christian Bale, Margot Robbie, John David Washington ve kuşkusuz duayen oyuncu Robert De Niro'nun karizmasını konuşturduğu bir oyuncu performansıyla bazı yönleriyle oldukça tartışmalı bir hikayeye imza atmış. Nazi rejiminin Almanya'nın önemli destekçisi sayılan bir ülkeyi buradaki iş adamlarını ve kapitalizmin görünmeyen gücünü yanına alarak destekçisi olması için ikna etmek fikri bir kuruntudan ibaret sayılmamalıdır. Nazi rejimi ırkçılık nedeniyle büyük suçlara imza atmış olmakla birlikte, bu konuda günümüzde dahi Birleşik Devletlerde yaşanan sorunlar dikkat çekicidir. Filmin lokomotif oyuncuları arasına siyah bir oyuncunun yerleştirilmesi de, yakın geçmişte yaşanan sorunlarla dahi izah edilebilir. Özellikle Amerikanın savaşa girmesiyle Almanya'nın kaderi değişmiş, tarihten ders almayan, ancak ikna nutuklarında Prusya kralı Büyük Frederick'den alıntılar yapmaya bayılan Hitler gibi bir karakterin Napolyon'dan ders almayarak tarih tekerrürden ibarettir deyişini haklı çıkarması ve Almanya'nın uğradığı savaş yıkımı dikkatle değerlendirilmeli ve durumun tamirinin de yine ABD tarafından yapıldığı ve hatta duvarı yıkanın da aynı ülke olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Kuşkusuz filmin bu noktada tarihsel bir söylem yaratmak gibi kaygısı olmadığı da hemen anlaşılıyor. Dikkatle işaret etmek gerekirse, yine çok tartışılır yeni dünya düzeninin dijital teknolojilerle ayrılmaz bir parçası haline gelen yeni nesiller, belki de uzay çağına yönelik başka bir kumpasın parçası oluyorlar.

Sevgili eşinin statü avcısı ailesinin baskısıyla, saygınlık kazanmak üzere Birinci Dünya Savaşına katılmak zorunda kalan Dr. Burt Berendsen (Christian Bale) ağır yaralanarak Amsterdam'da bir hastaneye kaldırılır. Burada, kendisi ve cephedeyken ırkçılığa karşı destek verdiği silah arkadaşı Harold Woodman (John David Washington), kendilerine bakan hemşire Valerie Voze'un (Margot Robbie) yardımlarıyla iyileşirler. Ancak bir gözünü kaybetmiştir ve kendisine bir şekilde camdan yapılmış protez bir göz takılır. Bu üçlü arasında yakın bir dostluk başlar. Savaş sonrası Amsterdam'da eğlenceli günler geçirirler. Ancak geriye dönmek zamanı gelmiştir. Valerie dönmeyi istemez. Yaşamına geri dönen Burt Berendsen, camdan gözü sürekli düşen bir halk doktoru olmuştur. Savaş yaraları nedeniyle kendi yapımı ağrı kesicilere bağımlıdır, bu da onun zaman zaman kendisini kaybederek bayılmasına ve yere düşerek takma gözünün yerinden çıkmasına neden olmaktadır. Harold Woodman, artık bir avukattır. Ancak sevdikleri generalleri şüpheli bir şekilde ölünce, kızı (Taylor Swift) onlardan araştırma yapmalarını ister. Ancak ani bir kaza geçirir ve ölür. Bale ve Washington, işlemedikleri bir cinayetten şüpheli hale gelirler. Olan bitenle ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken, yıllar sonra Valerie ile sürpriz bir biçimde karşılaşacaklar, büyük bir komploya bulaşacaklardır. Bu noktada yazar Russell, 1918 Amsterdam'ı ile 1933 ylının New York'u arasında geri dönüşler yaparak hikayesini biçimlendiriyor ve savaş öncesi Amerikan siyasetinden bir bölümü filminin finaline yerleştiriyor.

 

 

Biyografisinden aktaracak olursak, Yönetmen David Owen Russell, yaşam aşkları çok özel dünyalarda karşılaşılan karanlık koşulları aşabilen yoğun, traji-komedi karakterlerinden oluşan bir sinemayla tanınan Amerikalı bir film yazarı, yönetmeni ve yapımcısıdır. Filmlerinde, damgalanma, umut ve akıl hastalığı gibi temaları ele alır. Benliğin icadı ve hayatta kalma, sevgi, nefret, suç ve güç bağı olarak aile evi, güç ve ilham kadınları, çarpık mütevazi koşullarda bulunan güzellik ve komedi, şiddet, savaş ve açgözlülüğün anlamı ve her şeyden önce müziğin kurtarıcı gücü öne çıkmaktadır. Amsterdam Yönetmen için tam anlamıyla böylesine bir biyografiye sadık kaldığı bir yapım olmuş dersek abartılı sayılmamalıdır.

Sinemaya teknik olarak da önem verenler için filmin altı çizilmesi gereken önemli artılarının başında görüntü yönetmeni seçimi geliyor. Sinema tarihine arka arkaya üç Akademi Ödülü kazanan ilk görüntü yönetmeni olarak geçen, başarılı Meksika asıllı Yönetmenler Alfonso Cuarón (Son Umut, Yerçekimi) ve Alejandro G. Iñárritu (Birdman, Diriliş) beraber önemli işlere imza atmış Emmanuel Lubezki, En İyi Sinematografi dalında sekiz Akademi Ödülü'ne aday gösterildi. Tarihte arka arkaya üç Akademi Ödülü kazanan ilk görüntü yönetmeni olan Emmanuel Lubezki kuşkusuz filmin önemli kozlarından.

Sinema kuramı bakımından Amsterdam çok fazla vaatte bulunsa da gereken ölçüde doygun bir içerik oluşturamamış. Eğlenceli bir giriş yapan ancak tartışmalı bir polisiye temaya iliştirilmiş vatanperver bir finalle taçlandırılmaya çalışılan bir film izliyoruz. Ancak tutarlılığı tartışmalı bir hikayeden ne denli vatanseverlik öyküsü çıkartılabilir sorusu hemen öne çıkıyor. Bu noktada karmaşık bir hikayeye sahip olsa da, başarıyla kotarılmış, görkemli oyuncularının desteğiyle beyaz perdede akıp giden bir film izliyoruz. Sanki Alfonso Cuarón'un Roma'sına nispet yaparcasına Amsterdam şehrinin ismi sürekli kullanılarak.

Toparlayacak olursak, tüm eksiklerine karşın, Yazar ve Yönetmen David O. Russell, önemli oyuncuların yer aldığı ve kadın oyuncu Margot Robbie'nin fiziğiyle de öne çıktığı usta işi bir filme imza atmış. Ancak buradaki ustalık daha çok filmin teknik yönünü kapsarken senaryosunun aynı oranda başarılı olamadığı düşüncesi de öne çıkıyor. Dönem canlandırmaları, mekanlar ve teknik kalitesiyle Amsterdam, ilgi çekerken, tarihden güç alan dönem atmosferi, önemli filmlere imza atmış görüntü yönetmeni ve güçlü oyuncularıyla sinemaya gönül verenler için öne çıkan bir seçenek olabilir.

 

Hikmet Vardar

reset